5 Mart 2009 Perşembe

Kaleağası: “Kriz, Türkiye için AB fırsatı olabilir”

TÜSİAD Brüksel Temsilcisi Kaleağası, AB’nin krizden küresel bir vizyonla çıkabileceğini, bunun Türkiye için fırsat yarattığını söyledi. Kaleağası, Türkiye’nin dört bir elle reformlara sarılması gerektiğini vurguladı. Bahadır Kaleağası’na göre Avrupa Birliği, son liderler zirvesinden güçlenerek çıktı. Avrupa Birliği’nin dünyayı etkisi altına alan mali krizden çıkışı, “küresel bir aktör” haline gelmekte gördüğünü söyleyen Kaleağası, bunun aday ülkeler ve Türkiye için de bir fırsat olduğunu vurguladı:\"Artık daha da geniş bir anlayış var Avrupa Birliği\'nde. Bu da küresel ortamda Avrupa\'nın çok daha geniş ve çok daha iyi işleyen bir tek pazar hem de siyasi birlik olması gereğidir” diyen Kaleağası, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şimdi bunlar tabii genişlemeyi kolaylaştırıcı unsurlar. Daha iyi işleyen kurumları olan, genişleme konusunda küresel boyutu daha çok dikkate alan, kendisinin de küresel rekabet gücü konusundaki kaygılarının çözümü arasında genişlemeyi de gören bir Avrupa bilincinin yaygınlaşması, Türkiye açısından da bir fırsat yaratıyor.\"Hükümete reform çağrısı Peki Türkiye, küresel krizin araladığı bu fırsatın farkında mı? TÜSİAD Brüksel Temsilcisi Bahadır Kaleağası, Türkiye’nin siyasi ve ekonomik reform sürecini bir an önce hızlandırması gerektiğini vurgularken, asıl sorumluluğun Türk siyasetçilere ve hükümete düştüğünü şu sözlerle dile getirdi:\"Bürokrasi Türkiye\'de üzerine düşen görevi yapmış durumda. Türkiye\'nin yol haritası hazır. Avrupa Birliği Komisyonu da kendi açısından görevini yapmış durumda. Katılım ortaklığı belgesi belli... Hal böyleyken, hükümetin gerekli siyasi liderliği göstermemesi ve bu konuda topluma somut bir gündem sunamaması, Avrupa Birliği\'ni soyutlaştırması... Yani Avrupa Birliği meselesinin, toplumun güncel sorunlarına çözüm yollarıyla nasıl içli dışlı olduğunu, somut bir şekilde topluma anlatamayan ve AB sürecini de böyle görmekten yoksun bir politika izledi hükümet.\"“Kriz reformları erteletmemeli” Küresel mali kriz, Avrupa Birliği gibi Türkiye’yi de birçok alanda tercih yapmaya zorluyor. Bahadır Kaleağası, Türkiye’nin küresel krize karşı alması gereken önlemlerin, Avrupa Birliği reformları ile örtüştüğünü, Ankara’nın kriz bahanesiyle reformları ertelememesi gerektiğini kaydetti. TÜSİAD Brüksel Temsilcisi, şöyle konuştu:\"Şimdi, \'Hamdolsun kriz bizi teğet geçiyor\' gibi bir saf iyimserlik içine düşmeye neden olabilecek yegâne etkenler, zaten AB sürecinin Türkiye\'ye getirdiği kazanımlar. Geçmişte AB sürecinin Türkiye\'nin dış görüntüsüne verdiği olumlu yansımayla Türkiye\'ye girmiş olan yabancı sermaye, birikmiş olan nakit para ve de ülkenin ekonomisindeki derinleşme. Şimdi hal böyleyken ekonomik kriz ortamında AB sürecini ötelemeye çalışmak, tamamen mantıksal bir analiz hatasıdır. Aslında burada en önemli sorun, hükümetin içinde bir çok siyasetçinin, başbakan dahil olmak üzere doğru teşhisleri yapabildiğini veya doğru konularda görüş beyan edebildiğini görüyoruz. Fakat bir metodoloji sorunu da var. Bir etkinlik sorunu var. Bir hedeflere doğru hızla somut adımlarla gitme sorunu var.\"Fransa’nın Türkiye politikası Türkiye’nin Avrupa Birliği müzakere süreci, yavaş da olsa ilerliyor. 6 aylık Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı sırasında başarılı bir sınav veren Fransa, Türkiye ile en az 2 başlıkta müzakereleri başlatmayı planlıyor. TÜSİAD Brüksel Temsilcisi Bahadır Kaleağası, Fransa’nın politikasını şöyle yorumluyor:\"Üç tane müzakere başlığının açılmaya hazırlanmış olması, bir tanesine Kıbrıs şimdilik karşı çıkıyor ama enerji konusuna. Bilgi toplama konusunda ve sermayenin serbest dolaşımı konusunda... Bu iki başlığın açılma aşamasına gelmiş olması da Türkiye\'yle ilişkilerinde Fransa dönem başkanlığının mümkün olduğunca tarafsız davrandığı, belki de en tarafsız davrandığı dönem oldu.\"“Çek Cumhuriyeti’nin bakışı olumlu” Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı’nı Ocak ayında Çek Cumhuriyeti devralacak. Bir yandan küresel mali krizle mücadele edecek olan Çek Cumhuriyeti genişleme konusunda nasıl bir politika izleyecek? Türkiye, Kıbrıs sorunu gibi konularda zorluklarla karşı karşıya kalacak mı? Bahadır Kaleağası’na göre asıl belirleyici olan Türkiye’nin reform sürecinde kararlılıkla ilerlemesi:\"Türkiye açısından Çek Cumhuriyeti Avrupa Birliği\'ndeki o geniş Türkiye\'yi destekleyen bloğa dahil. O yüzden Türkiye\'yle doğrudan ilişkilerde ciddi bir sorun yaşanmaması bekleniyor. Kıbrıs konusu tabii ki bambaşka bir konu... Orada Türkiye kendisinin olumlu bir takım girişimlerine rağmen, belli bir kısırdöngü içine düştü. Ama Güney tarafı da bir kısırdöngü içinde... Kıbrıs konusunu aşmanın yolları gibi dönem başkanlıklarının değişim ve yetki alanları tam birbirini tutmuyor. Bambaşka bir takım dinamiklere ihtiyaç var o aşamada. Ama her şeyden önce tabii Türkiye\'nin kendi müzakere sürecine verdiği ciddiyet burada önemli bir gösterge...\" DW, 17-12-2008 12.10 (TSİ)

Küresel kriz, Türkiye'yi turizmde cazip hale getirdi

Küresel kriz sebebiyle alım gücü düşen Avrupalı turistler, uzak ve pahalı ülkeler yerine Türkiye gibi daha yakın ve ucuz ülkeleri tercih edecek. İngiltere'den Türkiye'ye gelen turist sayısı 2008 yılında yüzde 13 arttı. Rakamın bu yıl daha da büyümesi bekleniyor.


Türkiye'nin Londra Turizm Müşaviri İrfan Önal, İngiltere'deki çalışmaları, 2010 Avrupa Kültür Başkenti seçilmesi sebebiyle İstanbul üzerine yoğunlaştırdıklarını söyledi. Önal'ın verdiği bilgiye göre Türkiye'de İngilizlerin en fazla ziyaret ettiği il Muğla. Turizm Bakanlığı bu yıl İstanbul'u gözde merkez yapmayı hedefliyor. Ekonomik krizin kendileri için bir şans olduğunu dile getiren Önal, "2008'de başlayan ve 2009'da kendisini iyice hissettiren ekonomik daralma ve bunun İngiltere'ye etkileri, Euro para biriminin de sterlin karşısında aşırı değer kazanması, Batı Avrupa tatil merkezlerini İngilizlere pahalı kıldı." dedi.
Kamuran Samar, Londra

Koç: Kriz Türkiye’yi az etkiler 2009 zor geçecek


Rahmi Koç, "Küresel mali krizin Türkiye’yi fazla etkilemeyeceğini" söyledi.Koç, Atina’da yayımlanan Kathimerini gazetesinin Pazar eki "K" dergisindeki demecinde, küresel mali kriz ve Türkiye ile Yunanistan arasındaki ticaret konularına değindi. Küresel mali krizin, Amerikan bankalarının uyguladığı "Riskli kredi politikalarından" kaynaklandığını belirten Koç, "Türkiye’de böyle bir durumun yaşanacağına inanmadığını" belirtti. Koç, "Türkiye’de, zaten güçsüz bankalar yıllar öncesinden kapanarak, yerlerini sağlıklı ve güçlü bankalara bıraktılar. Bugün ülkedeki bütün bankalar, küçük çapta kredi verme kurallarına uyarak, yüksek riskli ekonomik işlemlerden kaçınmaktadırlar. Ayrıca, buna benzer krizler benim ülkeme 6 aylık bir gecikmeyle ulaşmaktadır. Kriz Türkiye’ye varıncaya kadar ABD ve diğer ülkelerin yeniden ayağa kalkacaklarına inanıyorum" dedi. Koç, krizin aşılmasında zamana ihtiyaç olduğunu belirterek, "2009 yılı zor bir yıl olacak. Ancak 2010 yılından itibaren kriz aşamalı olarak gerilemeye başlayacak" diye konuştu.

3 Mart 2009 Salı

Kriz Teğet Geçti mi?



Aylardır ekonomik kriz üzerine yazıldı çizildi. Başlarda aman efendim Türkiye'yi nasıl etkiler acaba? diyenler krizin etkisi arttıkça "acaba AK Partiyi burdan vurabilir miyiz?" in hesabını yapmaya başladılar. Özellikle kendilerine malzeme seçtikleri şey başbakanın "hamdolsun, kriz bize teğet geçti." sözüydü. Efenim şimdi malumunuz üzere konuyu teğet geçmekten alacağım. Teğet geçmek dendiğinde aklıma lise geometri dersleri geliyor. Kafam bir çember ve onun dışına teğet geçen bir doğru parçası... Aslında durum doluyu görmeme, boş tarafa odaklanma mevzuu bir yerde. Kriz Türkiye'yi etkiledi mi? Evet etkiledi bu su götürmez bir gerçek ancak ne kadar etkilediği konusunda çok farklı şeyler sözkonusu. Boş tarafından bakmak isteyenler için bir sürü malzeme bulabilirim zor şey değil ki bu. Gidersiniz bir kahveye yıllardır işsiz dolaşan, iş olsa da masa başı olmadığı süreece beğenmeyen kişilere sorarsınız "kriz nasıl etkiledi?" diye. Onlarda açarlar ağızlarını yumarlar gözlerini neşeniz yerinize gelir. Ama olay bu kadar basit değil ki! Geçmiş yıllardaki krizlere bakarak en rahat geçirdiğimiz kriz dönemi bu diyebilirim ama bir farkla. Eskiden insanlarımız bir lokma bir hırkaya razı olurlar elindekilere şükrederler, şükrettikçe de daha fazla kazanırlardı. Şimdi kime sorsan yokluktan parasızlıktan dert yanar ama en kötü haldeki insanın bile cebinde lüks bir telefon eksik olmaz. Ama yine de açtır, açıktadır üzülür dert yanar size.


2002 krizinin etkilerini göstermek için marketlerin boşaldığını halkın temel ihtiyaçlarını bile zor giderdiğini gösterirdi televizyonlar. Şimdi kriz bizi yaladı yuttu diyenler bir haftasonu AnkaMall'a Armada'ya veya herhangi bir aliveriş merkezine gitsinler de görelim adım atabiliyorlar mı? Sorsunlar kriz teğet geçmemiş mi onlara:) Krizin Türkiye'yi fazla etkilememesinde başbakanın da payı büyük. Kriz yönetimi konusunda yapılan farklı açılımlar sadece krizin etkilerini azaltmakla kalmamış ekonominin sağlamlığını kat be kat artırmıştır. Yurt dışı gezilerinde iş adamlarıyla beraber gitmeleri devletlerarası bağları sadece büroksasi yönünde değil ekonomik bağlarla da sağlamlaştırılmasını sağlamış bu da çalkalanan dünya piyasalarında Türk Ekonoomisini bir adım daha öne geçirmiştir. Muhalefet olurken neye muhalif olduğumuza dikkat etmemiz gerekir. Sonuçta hepimiz bir gemideyiz bu geminin batması su alması sadece belirli siyasileri değil hepimizi etkileyecek. Maazallah bu gemi batarsa hepimiz boğulacağız. Bunun içindir ki muhalefet ederken neye muhalefet ettiğimize dikkat etmemiz lazım. Siyaseten muhalefet haktır ama siyasi amaçlarla ülke çıkarlarına muhalefet bu gemiyi batıracaktır.